31 Mayıs 2014 Cumartesi

09.02.2014

Kışın ortasında, aslında kışın çok da hissedilmediği zamanlarda, bazen pencereyi açınca içeriye ılık bir yaz akşamı esintisi girecekmiş gibi hissediyorum. Çoğu zaman seni düşündüğüm durumlarda geliyor bu his. Belki kitaplara, romanlara konu olacak veya insanların dillerinde yıllarca konuşulacak bir aşk hikayemiz yok ama benim sana olan sevgim bambaşka...

İlk başlarda sana kızdığımda, kavga ettiğimizde o kadar da takmıyordum açıkçası; kırıp dökecek miyim bilmeden aklımdan geçen şeyleri düşünmeden etmeden söylüyordum, pat pat. Belki de seni bu kadar tanımıyordum ya da bu kadar sevdiğimin farkında değildim.

Senden önce çok sevdiğimi, asla unutamayacağımı, yerine kimseyi koyamayacağımı sandığım biri olmuştu; ama seni tanıdıktan, senin aslında parçam olduğunu anladıktan sonra ne kadar aptalmışım diyorum, gerçekten. Her şeyden önce her konuda ilkim kabul ediyorum seni: İlk aşık olduğum, ilk ‘seni seviyorum’ dediğim, ilk elini tuttuğum, ilk kez öptüğüm sensin.

Şu anki güzel şeylerin aksini bile düşünmek istemiyorum, buruş buruş ellerimle senin ellerini tuttuğumu düşlüyorum hep. Aksi aklıma geldikçe boğazım düğümleniyor, gözlerime yaşlar oturuyor, içim sızlıyor... Meğer sen dünyanın 19 sene içinde bana kazandırdığı en önemli şeymişsin. Demek ki sana bu yüzden sıkı sıkıya tutunuyormuşum, daha fazla sensiz kalmak daha fazla vakit kaybetmek istemediğim için.


Seni çok seviyorum.