09.02.2014
Kışın ortasında, aslında kışın çok da hissedilmediği
zamanlarda, bazen pencereyi açınca içeriye ılık bir yaz akşamı esintisi
girecekmiş gibi hissediyorum. Çoğu zaman seni düşündüğüm durumlarda geliyor bu
his. Belki kitaplara, romanlara konu olacak veya insanların dillerinde yıllarca
konuşulacak bir aşk hikayemiz yok ama benim sana olan sevgim bambaşka...
İlk başlarda sana kızdığımda, kavga ettiğimizde o kadar da
takmıyordum açıkçası; kırıp dökecek miyim bilmeden aklımdan geçen şeyleri
düşünmeden etmeden söylüyordum, pat pat. Belki de seni bu kadar tanımıyordum ya
da bu kadar sevdiğimin farkında değildim.
Senden önce çok sevdiğimi, asla unutamayacağımı, yerine
kimseyi koyamayacağımı sandığım biri olmuştu; ama seni tanıdıktan, senin
aslında parçam olduğunu anladıktan sonra ne kadar aptalmışım diyorum,
gerçekten. Her şeyden önce her konuda ilkim kabul ediyorum seni: İlk aşık
olduğum, ilk ‘seni seviyorum’ dediğim, ilk elini tuttuğum, ilk kez öptüğüm
sensin.
Şu anki güzel şeylerin aksini bile düşünmek istemiyorum,
buruş buruş ellerimle senin ellerini tuttuğumu düşlüyorum hep. Aksi aklıma
geldikçe boğazım düğümleniyor, gözlerime yaşlar oturuyor, içim sızlıyor...
Meğer sen dünyanın 19 sene içinde bana kazandırdığı en önemli şeymişsin. Demek
ki sana bu yüzden sıkı sıkıya tutunuyormuşum, daha fazla sensiz kalmak daha
fazla vakit kaybetmek istemediğim için.
Seni çok seviyorum.